26 Şubat 2012 Pazar

Türkiye'nin En Sevilmeyen Yüzlerinden Birini Sevmek! O Hülya Avşar..


Kendimle hesaplaşmalarla geçen orta okul ve lise çağlarımı kapsayan o dönemde,bana sıkıntılarımı unutturan 3 şey vardı.Televizyon seyretmek,Hülya Avşar’ı takip etmek ve Roger Federer'in tüm tenis maçlarını kaçırmadan takip etmek..Çok sosyal biri olduğumu zaten hiç bir zaman iddia etmedim.Zaten bu bahsettiğim dönem tipik kendinle barışık olmayan,vücudundan,tipinden memnun olmayan,içine kapanık bir ergendim.
Nedendir bilmem Hülya Avşar'ı Tv'de her görüşümde ; " Allah'ım nasıl güzel bir kadın,nasıl bu kadar şımarık olabiliyo,bu özgüven neyin nesi , ben niye böyle pısırığım" demekten kendimi alıkoyamıyordum.Şimdi düşünüyorum da sanırım kendi eksikliklerimin onda zerresinin olmaması hoşuma gitmişti.Örneğin bunlardan birincisi;Hülya Avşar hiç bir zaman geride planda kalmazdı(hala da öyle) ben ise Hoca bir sorumluluk verdiğinde ya da başka bir konuda sorumluluk almam gerektiğinde hep birilerinin arkasında o öndeki kişiyi takip ederdim ve imrenirdim.Bu yüzden Hülya Avşar'ın hep bu liderlik taslamaları çok hoşuma gitmekteydi.Bu kadının bir diğer özelliği ise yaptığı her işin üstesinden gelebilmesiydi.Kadın müthiş bir oyuncuydu zaten hatta 1993'te Moskova Film Festivalinden Berlin in Berlin filmindeki rolüyle "En İyi Kadın Aktris" ödülü almış ve Türkiyede yurtdışından ödül alan ilk aktris olmuştu ama o bununlada yetinmedi gitti şarkıcılık yapmaya, en benim diyen şarkıcıların çıkmadığı konser mekanlarına ve gazinolarına çıkmaya,çok satan albümler yapmaya başladı.Hatta Kral Tv 2001'in "En iyi Kadın Şarkıcısı" ödülünü bile aldı.Bunların yanı sıra sunuculukta yaptı degide çıkardı hatta tenis sporu bile onunla anılmaya başladı.Ben ise ne yapıyordum okuldan eve giden gelen hobidi gırtlak yiyen 100 kiloluk bir danaydım.!Kadın resmen benim hayalini kurduğum itibarı,özgüveni taşıyordu.Düşünüyorumda beni bir erkek olarak bu kadar etkiliyorsa,ülkemizde kadınları nasıl etkilemiştir bir düşünsenize.Erkek egemen toplumda bir kadın olarak Hülya Avşar'dan  daha itibarlı hangi kadın sanatçı var.Bir tane sayamazsınız bence..
E peki neden bir erkekten etkilenmedinde bir kadından etkilendin diye sorabilirsiniz.Evet bir erkektende etkilendim ama bu da dolaylı olarakta olsa yine Hülya Avşar sayesinde oldu.Hülya Avşar'ın tenis merakını bilmeyen yoktur.Kadın Monica Seles'le tenis bile oynadı.Bende onda tenisi göre göre bu konuya merak sardım.Bundan önceki yazımda yazdığım gibi ilk izlediğim maç 2002 Wimbledon Serena-Venüs Williams maçıydı.İşte bu maçı oturup izlememe sebeplerden biri de Hülya Avşardır.Nedir bu kadının tenisi bu kadar sevmesinin nedeni diye kendimi sorguladığımdan oturup sonuna kadar izlemiştim.Ve tenisin sıkı takipçisi olmam çok gecikmemişti.Ve günlerden bir gün hayatımda ikinci etkilendiğim insan Roger Federer'le tanıştım.O da sanırım 2004 Wimbledon’dı.Hülya Avşar ve Roger Federer.Birisi Ukala birisi Mütevazi ne kadar zıt karakterler öyle değil mi. :) Ama bende öyleyim işte.O yüzden bu insanları çok seviyorum...

13 Şubat 2012 Pazartesi

Dünyanın En Klas Sporu "Tenis"...

Öncelikle herkes merhabalar...
Kafam bu aralar öyle dolu ki ve duygularım bu dönem o kadar yoğun yaşanıyor ki içimden bunları bir şekilde dışarı aktarmam gerekiyordu.Günlük tutmak bana göre değildi ve bende herkesin bir bloğu var özentiliğine aldanarak bir blog açtım..İçimdekileri bir yere yazmam gerekiyor ne yapayım..
İlk yazım "Tenis"le ilgili olacak.Belki ilk yazım için sıkıcı bir konu olabilir ama benim için tenis hayatımda  yemek, içmek ,uyumak gibi bir zaruri ihtiyaç konumunda uzun zamandır..Tenisle tanışmam Trt'nin spora çok daha fazla önem verdiği 90'ların sonu ve 2000'lerin başına denk geliyor.2002 yılında yani ben 12 yaşındayken çizgi filmlerimden nasıl vakit bulduysam Trt 3 ü açmıştım.Büyük ihtimal bu istem dışı bir hareketle gerçekleşmişti çünkü çizgi film izlerken "Junior Terminator" lakabımla evdekilere kök söktürürdüm.Kanalı bi açtım bir baktım zenci iki tane kadın çığlık çığlığa koşuşturuyorlar, ellerinde birşeylerle toplara ananemin deyimiyle "Gavura vurur" gibi vuruyorlardı.O kadar hoşuma gitmişti ki, o kadar farklıydı ki,evde ilk kez babamın küfürleri olmadan gerçek bir spor karşılaşması izlediğimin o anda farkına varmıştım.
Maçı izlemeye devam ediyorken anlamadığım bir nokta vardı.Neden sayılar 15-30-40 diye artıyordu ve A ne demekti.Bir türlü puan sistemini anlayamamıştım.Ama Trt'nin efsane Tenis Spikeri Fahri İkiler sesimi duymuş olacaktı ki o etkileyici sesiyle soruma açıklık getirmişti.İzlediğim maç zenciden yola çıkarakta tahmin edeceğiniz gibi Serena-Venüs Williams kardeşlerin 2002 Wimbledon Finali karşılaşmasıydı.Bu iki çılgın kızın kardeş olmaları maça ilgimi kat kat arttımıştı tabiki.Ve maçın sonunda gülen taraf küçük kardeş Serena Williams olmuştu.Kızcağız hoplaya zıplaya ,tepine tepine seviniyordu.Onun bu sevinci beni o kadar etkilemişti ki anlatamam sizlere..
O günden bugünlere dek çok şey değişti,hem de çok şey değişti.Hayatımda uzaktanda olsa tanıma şerefine nail olacağım o yegane,müthiş insanı;yaşantımda örnek ve idol aldığım kişiyi bu spor sayesinde tanıyacağımı nereden bilebilirdim ki...
Evet Roger Federer nam- diğer "Ekselansları"...Evet bu asil,onurlu,centilmen adamla nasıl tanıştığımı,nasıl yaklaşık 10 yıldır onunla beraber zafer ve yenilgiler yaşadığımı,o yüce gönüllü insanı neden bu kadar çok sevdiğimide diğer sefere anlatmak isterim..
Tenis;hayattır
Tenis;erdemler bütünüdür.
Tenis;Roger Federer'dir....